YÜREKLERE DÜŞEN ATEŞ

Y


Bundan birkaç gün önce İzmir-Selçuk’ta yoksulluğun kucağında ayakta kalmaya çalışan bir ailenin, bir ile beş yaş arasındaki beş yavrusu elektrik sobasından kaynaklanan yangın sonucunda hazin bir şekilde hayatlarını kaybettiler. Bu büyük acı hepimizin yüreğine kor olup oturdu. Kesinlikle ev denilemeyecek özellikteki o barakada, masum çocukların hazin sonları, her ağızlarını açtıklarında itibardan bahseden tek adam önderliğindeki AKP hükümeti ve Türkiye için bir yüz karasıdır. AKP Grup Başkan vekili Özlem Zengin, yetkililerin bu aileyi on sekiz defa ziyaret ettiklerini söylemiştir. Neymiş efendim; çocukları aileden istemişler de aile rıza göstermemiş. İçinde bulunulan şartlar ne olursa olsun bir anne ve baba için çocuklarından vaz geçmek o kadar kolay mı zannediyorsunuz?


Taşıma suyla değirmen dönmez misali yetersiz para yardımları dışında o zavallı insanlar için köklü bir çıkış yolu bulunamaz mıydı? Özlem Zengin konuşmasının bir bölümünde de “Herşey para değil, bunun arkasında birşey var.” demiştir. Ben de iddaa ediyoum ki; beş küçük çocukla ortada kalmış çaresiz bir aile için mesele tam da paradır. Onların farklı bir yaşam tarzı oluşturabilmeleri düşünülemez bile.
Sayın okuyucular yaşadığımız bu dünyada her melanetin altında yatan cehalet ve yoksulluktur. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu güne kadar defalarca” Her aile en az üç çocuk yapsın” öğüdünde bulunmuştur. Şimdi, belli ki bu gününü ve geleceğini düşünmekten aciz bu ailenin beş yıl içinde beş çocuk yapmasında Saýın Erdoğan’ın bu nasihatından kendilerine pay çıkarmadıklarını kim iddia edebilir ki?


Doğru olanın, her ailenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullara uygun sayıda çocuk sahibi olmaları değil midir? Son dönemlerde Türkiye’de nufus artış oranının istenmeyen seviyelere düştüğü istatistiklerle tespit edilmiştir. Ancak günümüzün istihdam sayısı ve ekonomik şartlarına göre evlenmek ve çocuk sahibi olmak o kadar zor ki, bu konuda gençler büyük bir yılgınlık içeresindeler. Neredeyse bu iş adeta şehir kültürüyle yetişmiş varlıklı, okumuş yazmış kişilerin tekelinde kalmıştır.
Malum olduğu üzere bu kesimde istisnalar hariç az çocukla yetinme geleneği sürmektedir.


Yaşamdan edindiğim izlenimlere göre, ülkemizde çocuk sahibi olma oranı köylerde, şehir varoşlarında ve son yılların büyük problemi olan göçmenlerde çok daha fazladır. Bu alanda da istisnalar vardır ama çoğunluğun bu konuda”Veren Allah, rızkını da verir” felsefesine göre hareket ettiği kabul edilecektir.
Sonuç itibariyle dünyaya gelen her çocuk geleceğimizin teminatı olarak kabul edilip, ailesi ve devleti tarafından buna uygun donanımda yetiştirilmesi ülkenin kaçınılmaz bir gerçeğidir. Bu yapılmadığı veya yapılamadığı takdirde o çocukların büyük bir kısmı, ileride o ailenin ve devletin sırtında ömür boyu bir kambur olarak kalacaktır. Uyuşturucu kullanımı, hırsızlık, yolsuzluk ve kriminal olaylar hayatımızdan eksik olmayacaktır. Devletimizin daha çok hapishane yapmak yerine, elindeki fonları insanların refahı için harcaması bir zarurettir.


Söz konusu beş yavrumuzu rahmet, sevgi,üzüntüyle anarken, başta anne ve babası olmak üzere acılarını hisseden tüm insanlara baş sağlığı dilerim.

2 Yorum