Politik hayatımızın popüler siyasetçilerinden rahmetli Süleyman Demirel’in “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” söylemi akıllara yer etmiştir. Toplumumuzun yaklaşık %85’i hayat pahalılığı nedeniyle yıllardır geçim derdi yaşamasına rağmen bu sıkıntılı ortamın sorumlusu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 28 Mayıs seçimlerini az farkla kazanarak yeniden Cumhurbaşkanı
seçilmiştir. Rahmetli Demirel hayatta olsaydı da bu durumu kendine has nüktedan tavrıyla bizlere yorumlasaydı keşke. Yapılan araştırmalara göre Türkiye’nin dörte üçünün en önemli sorun olarak ekonomiyi görmesi ve ülkemizin dünya sefalet liginde ilk 10’a yerleşmesine rağmen yaşanan bu tezat gerçekten şaşırtıcıdır.
Değerli okurlar “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz ” derler. Hayatımda onlarca seçim yaşadım ama AKP’nin son dönemlerinde yapılan seçimler gibi yolsuzluk şaibelerinin dillendirıldiği başka bir seçim hatırlamıyorum. Buna son yapılan seçimler de dahil. Öncelikle bu seçimlerin eşit ve adil şartlar altında yapıldığı düşünülemez.
* Devletin bütün olanakları iktidar partisinin hizmetine sokuldu.
Bakanlar milletvekili adayı yapılarak görevlerinden istifa etmeden seçim çalışmalarına katıldılar. Valilik ve kaymakamlıklar parti organları gibi AKP propagandası yaptılar.
* Dinimiz siyasete alet edildi. İmamlar camilerde iktidar lehine konuşmalar yaptılar. Camilerimiz siyasi propaganda mekanları olarak kullanıldı. Onlarca dini tarikat ve dernekler AKP’ye destekte bulundular.
* Devletin resmi yayın organı TRT muhalefetten otuz beş kat daha fazla, iktidarın seçim faaliyetlerini ekrana getirdi. Hakeza otuza yakın özel yandaş kanal ve yazılı basın taraflı haberlerle AKP lehine yayın yaptılar.
* Yurdumuzda bulunan ve vatandaşlık verilen milyonlarca Suriyeli, Afgan, Arap ve Afrika kökenli mültecilerin ne kadarının oy kullandığı ve bizim kaderimize yön verdiği bilinmemektedir. Bunların bir kısmının dilimizi dahi bilmediklerine tanık olduk. Bu insanlar, ellerinde Suriye ve Afgan bayraklarıyla seçim sonrası sokaklarımızda AKP’nin zaferini kutladılar.
* “Bir ülkücü kessen Hüda-Par’la aynı sandığa girmez” diyen Cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan büyük bir siyasi tutarsızlık sergileyerek seçimin ikinci turunda Cumhur İttifakına destek verdi ve Hüda- Par lideriyle aynı karede el ele poz vermekte bir sakınca görmedi.
* Toplumumuzda , gerçekle asla ilgisi olmayan CHP- PKK ilişkisi algısı yaratılarak bazı peşin hükümlü seçmenler CHP’ den uzaklaştırıldı.
* Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, montaj olduğunu itiraf etmesine rağmen,
PKK’nın sözde yöneticilerini ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu ortak slogan halinde gösteren videolarla muhalefeti terörle işbirliği içerisinde gösterip seçim propagandası yaptı.
Hiç de adil olmayan bu şartlar altında AKP adayı Recep Tayyip Erdoğan seçimi kazanarak beş yıl daha aynı görevde kaldı.Dilerim ki geçmişten ders alır ve aynı hataları tekrarlamazlar. Ama bu sonucun hak ve adaletten yana tavır koyan hiçbir vatandaşın içine sindiğini söylemek mümkün değil.
Seçimin kaybedeni(!) muhalefete gelince, alınan bu sonuçtan sonra;
Kemal Kılıçdaroğlu, 28 Mayıs seçiminden sonra dimdik ayaktayız, mücadeleye devam.Yürüyüşümüz sürüyor.
Meral Akşener, Umutsuzluğa kapılmayın.
Ekrem İmamoğlu, hiç kimse endişe etmesin, herşey yeniden başlıyor.Değişmeyen tek şey değişimdir.
Mustafa Sarıgül, Kılıçdaroğlu’nun aldığı oy büyük başarıdır.
Diye demeç verdiler.
Tamam herşey güzel de, devletin bekası sonsuzdur. Bunu kabul ediyoruz. Ancak insanoğlunun ki öyle değil.
Bir daha ki seçime kadar geçecek beş yıl insan yaşamında az bir zaman değil. Artık sabır taşı çatlama noktasına geldi. Çok sevdiğimiz bu kutsal vatanımızda kurucu liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun ilkelerine saldırı olmadan, tam demokrasi, laiklik ve eşit yurttaşlık haklarına sahip olarak huzur içinde yaşamak istiyoruz. Ülkemizde inanç hürriyeti, saygı, sevgi, paylaşım ve hoş görü olsun.
Ayrımcılık, siyasette kötü söz ve aşağılama olmasın istiyoruz.
Kemal Kılıçdaroğlu’na gelince, bugüne kadar sergilediği tavırlarla adil, dürüst, çalışkan, hoşgorülü, ayrımcılık yapmayan, siyaset dili seviyeli bir politikacı olduğunu ispat etti. Hele hele Ankara-İstanbul arasında yaptığı adalet yürüyüşüyle idrak edebilenlerin gönüllerinde taht kurdu. Son olarak BaBaLa tv de “Mevzular Açık programına” çıkma cesareti göstermesi ve sergilediği performans uzun zaman unutulmayacaktır.
Sadece bu nedenlerle bile Kemal Kılıçdaroğlu’nun hak ettiği ve layık olduğu Cumhurbaşkanlığı makamına seçilememesine ben cok üzüldüm. Eminim ki ülke vatandaşlarının en az yarısı da aynı duyguları taşımaktadır.
Bir vatandaş olarak kendisinden naçizane isteğim partide köklü bir değişime gidilerek, Cumhuriyetimizin kurucu partisi CHP’nin en kısa süre ve en uygun zamanda liyakatli genç kuşakların eline teslim edilmesidir. Siyasetten alacaklı olarak ayrılmak da bir erdemdir.
Son zamanlarda cok dile getirdiğimiz
“Degişimde fayda var” sloganımızın gereğini bu defa kendi mahallamizde yaşayacağımız ümidiyle Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na hakkımız helal olsun.
