Sevgili okurlar, İş hayatımın devam ettiği zamanlarda bir dönem, Altunizade’de bulunan Sümer Holding Lojmanlarında ikâmet ettim. Lojmanlarımız üç katlı, altı blok halinde yeşil bir alanın içerisindeydi. 1988 yılında lojmana taşındığımızda, bitişiğindeki arazide inekler besleniyordu ve biz süt ihtiyacımızi oradan karşılıyorduk. Bu gün bir çok köyde böyle bir olanağın bulunmadığına eminim. Ne yazık ki, İstanbul’un diğer bölgeleri gibi, oraya da ihanet edildi, kısacası rant hırsı hakim oldu ve bugün orada çirkin görünümlü beton yığını binalar bulunmaktadır.
Birgün evimin bulunduğu üçüncü katın balkonundan çevreyi izliyorum. Arazideki eğim nedeniyle karşıdaki bloğun çatısı gayet rahat görünüyor. O bloğun çatısında bir martı ve peşinde üç-béş günlük olduğu tahmin edilen iki tane yavrusu gözüme ilişti. Onları ilgiyle izlemeye başladım. Anne martı önde, yavrular arkasında onu takip ederken, anne martı arkasına dönüp, yavrulardan birisini hırpaladı. Bu hareketi aynı yavruya yönelik olarak defalarca tekrarladı. Anladım ki, o yavruyu dışlıyor ve peşinden gelmesini istemiyor. Bu çekişme içerisinde ilerlemeye devam ederlerken bir ara çatının kenarına geldiler. Bu arada, anne martı ani bir hareketle istemediği o yavruya gagasıyla sert bir şekilde vurdu. Annesinin bu hareketine maruz kalan zavallı yavru, minicik parmaklarıyla çatıya tutunarak asılı kaldı. Yukarı çıkmak için çabalarken anne geldi ve ona bir darbe daha vurarak aşağıya beton zemine düşmesine neden oldu. Hayatımda ilk defa şahit olduğum bu ilginç olay o günden bu yana hiç aklımdan çıkmaz oldu.
Gerçek hayattan alınmış bu hikayeyi yıllar sonra neden siźlerle paylaştığım hususuna gelince, beş yıl boyunca ülkemizde sürdürülen ucube tek adam yönetimi sistemi başta olmak üzere, 21 yıllık AKP İktidarları döneminde kendimi sıklıkla annesi tarafından çatıdan aşağı atılan martı yavrusu gibi hissediyorum. Ülkemiz vadandaşlarının %50’nin üzerindeki bir bölümünün de benim taşıdığım hissiyat içerisinde olduklarını iddia ediyorum. Sonuçta, bu can sıkıcı ve düşmanlaştırıcı ortamın devam edip etmeyeceği biz seçmenlerin elinde. Baksanıza, devletin başı, partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçmişten ders almamışcasına, Fetö tekniği uydurma montaj videolarla, rakibi Kemal Kılıçtaroğlu’nu yıpratmaya çalışıyor. Kaldı ki, söz konusu videoların uydurma olduğunu kendileri de itiraf ediyor.
Bu videoları hazırlayan ahlaksızları da ” Kıvrak zekalı gençler” olarak sıfatlandırıyor. Öte yandan bu sahtakârlıkların yapılabilmesi hadisesinin yönetimde olanların zaafı olduğu da gözden kaçırılıyor veya işin bu yönü önemsenmiyor.
Yalan yanlış algılarla ve dinin siyasete alet edilmesiyle, kolayca etki altına alınan bizim seçmenlerimiz yetmezmiş gibi, simdi de başımıza Arap, Suriyeli, Afgan ve Somalili seçmenlet türedi. Dilimizi dahi bilmeyen adamlar, parayla vatandaşlık satın alarak kullandıkları oylarla bizlerin ve ülkemizin geleceğine yön veriyorlar. Bu durum ne kadar acı bir gerçek değil mi?
Değerli okurlar, 28 Mayısta yapılacak seçimler tam bir referandum niteliğinde.
Hayatlarının baharında olan gençlerimiz başta olmak üzere, tüm seçmenlerin sandık başlarına koşarak, değişim ve toplumun refahı için oy mullanacaklarına inanıyorum.
Sakın olaki, köprüden önce son çıkışı kaçırmayalım.
Unutmayalım ki her şey çok güzel olacak.
Kalın sağlıcakla…
