14 Ağustos 2001 tarihinde kurulan AKP’den önceki son hükümet Demokratik Sol Parti Lideri rahmetli Bülent Ecevit başbakanlığı altında bir araya gelen, yamalı bohça görünümündeki çok partili koalisyon hükümetiydi. 2001 yılında yapılan bir toplantı esnasında, zamanın cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in başbakan Bülent Ecevit’e anayasa kitapçığını fırlatması sonucunda, zaten kör, topal yürüyen siyasi ortamdan seçim kararı çıkmıştı. O seçim kararının alınmasında da, bu gün icraatlarından çok yakındığımız, AKP iktidarının koşulsuz destekçisi Devlet Bahçeli etkili olmuştur. 2002 yılında yapılan seçimler neticesinde %34,3 oranında oy alan AKP, 2002′ de tek başına iktidar olmuştur.
Konumuz olmamakla birlikte, bu kısacık özetle, bu günkü yazıma giriş yapmayı uygun buldum.
1990’lı yılların yanlışlarla dolu istikrarsız siyasi hayatından sonra, Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, ülkenin yeni partisi AKP topluma bir umut olarak yönetimin başına geçti. O günün konjoktürel şartlarına göre, iktidarlarının ilk yıllarında bir miktar başarılı oldular da denebilir. Ancak, 2010′ lu yıllardan sonra, AKP’nin dayatmacı “Kindar ve dindar” bir nesil yetiştireceğiz şeklindeki ütopik ve biraz da ilimden uzak çağ dışı zihniyeti, cumhuriyetin kuruluş değerlerine sekte vurmaya, toplumu da ayrıştırmaya başladı. İlk yıllarda onlar için muhterem Fettullah Hoca Efendi olan, Fetö, Terör Örgütüyle birlikte, ülke yönetiminde paralel bir yapı oluşturarak, kifayetsiz, liyakatsiz ve ülkenin temel değerlerine bilinçli olarak ters düşen kadrolarla ülke yönetmeye kalktılar.
En sonunda da birbirleriyle hakimiyet kavgasına düşerek, ülkeyi 15 temnuz 2016 Fetö darbesine mahküm ettiler. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuda “Aldatıldık” ifadesi talihsiz bir zaaf olarak tarihte yerini almıştır. AKP iktidarlarının yaklaşık son 15 yıllık döneminde, ülkede herbiri skandal boyutlarında o kadar çok sıra dışı gelişmeler yaşandı ki, bunların yüzde biri gerçek demokratik bir ülkede meydana gelseydi (gelemezdi ya) orada ne baştakı parti ne de o partinin politikacıları kalırdı. Sorumlu olan herkes yasalar karşısında olanların hesabını verir, suçsuzlar aklanır, suçu olanlar hak ettikleri cezayı çekerlerdi.
Sayın okuyucular, kasdettiğim dönemlerde yaşananlar (yaşatılanlar) hepimizin anılarında tazeliğini korumaktadir. Onlara tek tek değinmeğe değil bu sayfalar, dafterler bile yetmez.
Sonuç itibariyle, 22 senedir tek başına ülke idaresinde bulunan, 2018’den sonra da rejimi değiştirerek yönetim şeklini “Partili Cumhurbaşkalığı” gibi ucube bir şekle sokan tek adam yönetiminin, demokrasi, iç-dış politika, ekonomi, hukuk ve eğitim alanlarında ülkeyi soktuğu çıkmazların sıkıntılarını bugün toplum olarak hep beraber çekiyoruz. Simdi ise Cumhurbaşkanı Sn.Erdoğan, partisinde değişimden söz edip, yeniden doğuştan bahsetmektedir. Objektif bir bakışla, bu söylem ne kadar inandırıcı olabilir ki? Asla bir kadro partisi olamayan AKP ‘de görevlerini kurallarına göre yürütmeye çalışan kim varsa tasfiye edildi, bir kısmı da partiden uzaklaştırıldı. Onların yerine göreve getirilenler, tek adam yönetiminin nabzına göre şerbet vermeye başladı. Öneğin, bu gün yaşanan ekonomik sıkıntıların en büyük sebeplerinden birisi olan, nas- nas diyerek TCMB politika faizinin, ekonomik ortam buna uygun olmadığı halde %19 dan, % 8,5 a indirilmesi. Sorarlar adama, bu doğru ise şimdi aynı faiz oranı niye %50?
Neyse fazla uzatmayalım. AKP yetkililerine şu söylenebilir. Bu ülke 22 senedir halen ilk doğumun sancılarını çekmektedir. Doğan çocuk kesinlikle rüştünü ispat edememiştir. Görünen köy kılavuz istemez. Mevcut gidişat gösteriyor ki, ikinci doğumun ölü doğum olacağı kuvvetle muhtemeldir.
Sağlıklı ve mutlu günler dileklerimle hoşça kalınız.

Kalemine sağlık abiciğim yeni yazılarını bekliyorum 👏🍀